AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde, CumhurbaÅŸkanı ve AK Parti Genel BaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan baÅŸkanlığında yapılan AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ortak toplantısı devam ederken düzenlediÄŸi basın toplantısında, iç ve dış siyasete dair gündemlerin toplantıda ilgili birim baÅŸkanları tarafından deÄŸerlendirildiÄŸini söyledi.Â
Güvenlik harekatları sırasında canlarını feda eden ÅŸehitlere rahmet dileyen Çelik, Türkiye’nin dünyanın en haklı ve en kararlı mücadelesini verdiÄŸini, Türkiye’nin teröre karşı mücadelesinin de dünyanın en yüksek meÅŸruiyete sahip mücadelesi olduÄŸunu bildirdi.Â
Çelik, “Her türlü karanlık odakla rahatça iÅŸbirliÄŸi yapabilen, hepsi farklı odaklara baÄŸlı ama Türkiye düşmanlığı söz konusu olduÄŸu zaman çabucak birleÅŸebilen aralarında ciddi geçiÅŸlilik olan terör örgütleriyle mücadele ediyoruz. DEAÅž’tan PKK’sına, PYD’sine kadar bir dizi terör örgütüyle bu mücadeleyi güçlü bir ÅŸekilde sürdürüyoruz ve bunların bölgemizde terör devletinin kurulması için kimler tarafından yönlendirildiÄŸinin de farkındayız. Türkiye bu büyük mücadeleyi kararlı bir ÅŸekilde sürdürmeye devam edecek.” diye konuÅŸtu.Â
Kovid salgınıyla ilgili kritik bir dönemde olunduÄŸunu ve vaka sayılarında ciddi bir yükseliÅŸ bulunduÄŸunu hatırlatan Çelik, dünyanın içinden geçtiÄŸi türbülanstan Türkiye’nin de geçtiÄŸini söyledi.Â
Tüm tedbirler açıklanmasına raÄŸmen maske, mesafe ve temizlik konusunda zaman zaman zaafların ortaya çıktığını anlatan Çelik, bunun da salgınla mücadeleyi olumsuz etkilediÄŸini ifade etti.Â
SaÄŸlık çalışanlarının dünyaya örnek olacak bir mücadele verdiklerini dile getiren Çelik, “Bu derece insan sevgisiyle dolu, bu derece fedakar, bu derece vatansever saÄŸlık çalışanları dünyanın hiçbir yerinde görülmemiÅŸtir. Hepsine müteÅŸekkiriz, bütün bu gösterdikleri fedakarlıklar için sevgilerimizi, saygılarımızı sunuyoruz.” diye konuÅŸtu.Â
Diyarbakır anneleriyle ilgili gündemi takip etmeyi sürdürdüklerini belirten Çelik, eylemin baÅŸladığı günden bugüne kadar 21 annenin evladına kavuÅŸtuÄŸunu söyleyerek, “Anneler yalnız olduklarını düşünmesinler, bütün Türkiye’nin kalbi onlarla beraber atıyor.” ifadelerini kullandı.Â
“AK Parti’nin herhangi bir borcu yoktur”Â
Çelik, bugün bazı yayın organlarında Kovid salgını sürecinin AK Parti’yi de vurduÄŸunu, AK Parti’nin bazı il ve ilçe binalarının kiralarının ve AK Parti çalışanlarına ücretlerinin ödenmediÄŸine iliÅŸkin bir haberin yer aldığını hatırlattı.Â
Parti tüzüğü gereÄŸi alınan hazine yardımının yüzde 30’unu teÅŸkilatlara gönderdiklerini söyleyen Çelik, CumhurbaÅŸkanı ve AK Parti Genel BaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın teÅŸkilatların ihtiyaçları konusunda son derece hassas olduÄŸunu vurguladı.Â
Çelik, “Dolayısıyla sahada bu çalışmaları yürüten, Türkiye’nin demokrasi mücadelesine destek veren, Türkiye’nin reform mücadelesine, önümüzdeki dönemdeki hedeflerine ulaÅŸma mücadelesine destek veren en büyük güç AK Parti açısından kendi teÅŸkilatımızdır kuÅŸkusuz. Dolayısıyla teÅŸkilatımızın her bir ihtiyacının karşılanması bu mücadelenin baÅŸarıya ulaÅŸması açısından da bir gerekliliktir. Normal zamanlarda yüzde 30 civarında hazine yardımından pay gönderdiÄŸimiz teÅŸkilatlarımıza Kovid zamanı yüzde 40 yardım gönderdik. Bu konuda AK Parti’nin bir problemi yoktur, herhangi bir borcu da yoktur.” bilgisini paylaÅŸtı.Â
Hazineden 2021 yılında alınacak yardım geldiÄŸinde yine teÅŸkilatlarla paylaşılacağını söyleyen Çelik, “ÖdenmemiÅŸ bir ilçe ve il binası kirasıyla ilgili bir durum söz konusu deÄŸildir, bize yansıyan bir durum söz konusu deÄŸildir. Hiçbir AK Parti’de çalışan kardeÅŸimizin, arkadaşımızın maaşının ödenmemesi diye bir ÅŸey söz konusu deÄŸildir.” dedi.Â
Bu konuda çok hassas olduklarını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin en büyük hareketi olarak, Türkiye’nin en büyük siyasi partisi olarak kuÅŸkusuz en büyük gücümüzün teÅŸkilatlarımız olduÄŸunu, en ücra yerdeki teÅŸkilatımızla en merkezdeki teÅŸkilatımız arasında bir fark olmaması gerektiÄŸini bilerek hem MYK toplantımızda hem MKYK toplantımızda bunları deÄŸerlendirdiÄŸimizi açık ve net bir ÅŸekilde söyleyebilirim.”Â
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın Azerbaycan’a ziyaret gerçekleÅŸtireceÄŸini hatırlatan Çelik, bu ziyaretin tarihi bir öneme sahip olduÄŸunu söyledi.Â
ErdoÄŸan’ın Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerini tebrik etmek üzere düzenlenecek geçit törenine de katılacağını belirten Çelik, “CumhurbaÅŸkanımızın Bakü’yü bu ziyareti, Azerbaycan Türkü kardeÅŸlerimizle buluÅŸmamız açısından, bu zaferden sonraki ilk buluÅŸmamız olması açısından son derece önemli.” dedi.Â
“Ortak merkezin oluÅŸturulması ile ilgili çalışmalar sürdürülüyor”
Çelik, 9 Kasım 2020 tarihinde bir mutabakat imzalandığını ve bu mutabakat çerçevesinde Ermenistan birliklerinin Azeri topraklarından çekilmesi gerektiÄŸini, bu çekilme sürecinin 1 Aralık’ta tamamlandığını ifade etti.Â
Gayrimeşru şekilde Ermenistan güçleri tarafından işgal edilmiş Azerbaycan topraklarının tekrar asıl sahibine döndüğüne işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üçlü mutabakat uyarınca ateÅŸkesi kontrol etmek üzere orada Türkiye ve Rusya tarafından bir ortak merkez oluÅŸturulacak. Bu ortak merkezin oluÅŸturulması ile ilgili çalışmalar sürdürülüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri personeline iliÅŸkin hazırlıklar tamamlandı. Silahlı kuvvetlerimiz her zaman olduÄŸu gibi verilen emre ve talimatlara en kısa zamanda hazır olacak ÅŸekilde çalışmalarını tamamlamış bulunuyor, göreve hazırdır. Yakında bu ortak merkez de faaliyetine baÅŸlayacak. Türk Silahlı Kuvvetlerinin oradaki ateÅŸkesi gözlemlemek üzere sürdüreceÄŸi faaliyet de son derece tarihi bir öneme sahiptir.”
Ele geçirilen toprakların Azerbaycan toprağı olduÄŸunu ve bunun BirleÅŸmiÅŸ Milletler’e göre de böyle olduÄŸunu vurgulayan Çelik, ÅŸunları kaydetti:
“Åžimdi bu iÅŸgal altındaki topraklarda korsan bir Ermenistan, korsan bir Yukarı KarabaÄŸ Cumhuriyeti diye bir ÅŸey uydurarak orada bir temsil oluÅŸturmaya çalışmış. BaÅŸtan aÅŸağı gayrimeÅŸru. Çünkü Yukarı KarabaÄŸ Cumhuriyeti denilen ÅŸey tamamen Azerbaycan topraklarındaki korsan bir yapı. Herhangi bir karşılığı da yok, herhangi bir hukuki meÅŸruiyeti de yok, herhangi bir tarihsel karşılığı da yok. Ama ÅŸimdi tutuyor, Fransa Parlamentosu her iki kanadında da bu Yukarı KarabaÄŸ Cumhuriyeti’ni tanıyan bir karar alıyor. Tabii bu karar hukuki açıdan hükümsüzdür ama Fransa’daki devlet zihniyetini göstermesi bakımından, siyasi zihniyeti göstermesi bakımından manidardır. Üstelik Fransa Minsk Grubu içerisinde bir devlet, bu kararın alınmasıyla birlikte aslında Minsk Grubu içerisindeki tarafsızlığını da kaybetmiÅŸ oluyor. Yani Yukarı KarabaÄŸ Cumhuriyeti’ni tanımak demek oradaki iÅŸgale onay vermek demektir, oradaki korsanlığa onay vermek demektir, oradaki gayrimeÅŸru yapılara onay vermek demektir. Bu zaten Ermenistan tarafından iÅŸgal edildiÄŸi net olan, Azerbaycan toprağı olduÄŸu BirleÅŸmiÅŸ Milletler tarafından kayda geçirilmiÅŸ olan BirleÅŸmiÅŸ Milletler kararlarına da aykırı bir durumdur.”
“Fransa’nın bu konularla hukuk temelinde ve makul bir siyaset temelinde yüzleÅŸmesi gerekiyor”
Türkiye’nin Fransa ile çok eski bir devlet geleneÄŸi ile iliÅŸkileri olduÄŸuna iÅŸaret eden Çelik, “Çok eskiden beri müttefiklik iliÅŸkilerimiz var fakat son zamanlarda dünya barışı, bölge barışı ile ilgili konularda uluslararası hukuka riayet etmeyle ilgili ihlaller konusunda en anormal ve en agresif davranışları maalesef Fransa’dan görüyoruz. Fransa’nın bu konularla hukuk temelinde ve makul bir siyaset temelinde yüzleÅŸmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Fransa’nın ve Fransa CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron’un ÅŸimdiye kadar DaÄŸlık KarabaÄŸ’ın Azerbaycan toprağı olduÄŸuna dair bir açıklama yapmadığını belirten Ömer Çelik, şöyle devam etti:
“Ermenistan’ın buralardan çekilmesi gerektiÄŸi ile ilgili bir beyanını duymadık. Bu kadar zamandır Ermenistan’ın iÅŸgali altındayken evine dönemeyen, yani Azerilerin durumlarına dikkat çeken bir açıklamalarını duymadık. Tamamen dar bir çevreye ÅŸirin gözükme, diasporanın radikallerine ÅŸirin gözükme kaygısıyla yapılmış, bir davranış ortaya koyulmuÅŸ bir yaklaşım olarak deÄŸerlendiriyoruz.
Tabii burada Ermenistan tarafının da ÅŸunu deÄŸerlendirmesi gerekiyor. Esasında Fransa’da benzeri ülkelerin attığı bu adımlar, Ermenistan’daki Ermenilerin de faydasına olan adımlar deÄŸildir. Unutulmaması gerekiyor ki iÅŸte basiretsiz liderlerin sürüklediÄŸi maceralar, sonuçta böylesine büyük problemleri onların başına getirebiliyor. Fransa gibi ülkeler aslında Ermeni toplumunun rehin tutmaya çalışıyorlar. Kendi siyasetleri için bunun da çok dikkatli bir ÅŸekilde incelenmesi gerekiyor. Bu, bir sektöre dönmüş.”
 “Azerbaycan Türkleri zafere ulaÅŸmıştır”
Diaspora ve Fransa’nın bir rehin politikası izlediÄŸini bildiren Çelik, “Sonuçta Azerbaycanlı kardeÅŸlerimiz zafere ulaÅŸmıştır, Azerbaycan Ordusu, Azerbaycan Türkleri zafere ulaÅŸmıştır, öz topraklarına kavuÅŸmuÅŸlardır, iÅŸgal sona ermiÅŸtir. Fransa’nın bundan sonra parlamento ile birlikte aldığı bu karar sembolik bile olsa tamamen hakkın yerine gelmesi, hukukun tahakkuk etmesi karşısında provokatif bir karardır.” dedi.
Fransa’nın, Avrupa BirliÄŸi içerisinde de Türkiye karşıtlığının bayraktarlığını yürütmek gibi bir tavır içerisine girdiÄŸini vurgulayan Ömer Çelik, ÅŸunları belirtti:
“Zaman zaman yabancı devletlerle yapılan görüşmelerde görüyorsunuz ki Macron’nun o devletler ile yürüttüğü diplomasinin tek bir temeli var. Türkiye’ye karşı o devletleri kışkırtmaya çalışıyor ya da ‘Türkiye’ye karşı beraber hareket edelim.’ diyor. Åžimdi, bu takıntılı bir siyasettir. Dolayısıyla Fransa gibi köklü bir devlete, Fransız diplomasisinin yeteneklerine, Fransız diplomasisinin kabiliyetlerine de yakışmayan bir dar yaklaşımda hareket ediyorlar. Bu, son derece radikal bir yaklaşımdır. Bu radikal yaklaşımdan Fransa’nın vazgeçmesi, Türkiye ile makul zeminde, saygıya dayalı bir dil ile iliÅŸki kurması gerekiyor.
Libya meselesine bakıyorsunuz, Fransızlar bazılarıyla, Macron baÅŸta olmak üzere görüşmeler yapıyorlar. Tek gündemleri Libya’da Türkiye karşıtı bir blok oluÅŸturmak. Bakıyorsunuz, Suriye’de Suriye ile ilgili yürüttükleri diplomasinin hiçbir ÅŸekilde makul bir tarafı yok. Ne Suriye halkını düşünüyor, ne bölge insanını düşünüyor, tek bir temeli var; Türkiye’ye karşı bir blok oluÅŸturmak. Aynı ÅŸekilde DoÄŸu Akdeniz’de aynısını yapıyor. OturduÄŸu yerden gemilerin hareketlerini radarlarla gözleyebileceÄŸi halde provokatif bir yaklaşım ortaya koyarak orada bayrak göstermeye kalkıyor.”
Sonuçta Fransız gemisinin bayrak göstermesinin bir balıkçı takasının DoÄŸu Akdeniz’de gezmesinden bir farkı olmadığını belirten Çelik, “Ama bu böylesi kötü bir devlete yakışmıyor. Müttefiklik iliÅŸkilerine zarar veriyor. Dolayısıyla CumhurbaÅŸkanımız ve Türkiye ile ilgili takıntıdan Fransız diplomasisinin kurtulması gerekiyor.” dedi.
“YoÄŸun bir biçimde Macron’nun eleÅŸtirildiÄŸini görüyoruz”
Fransız diplomasisinin, akil insanlarının, kıymetli diplomatlarının, Fransa’nın bu yanlış dış siyasetini tekrar rayına sokma konusunda Fransa’nın yöneticilerine doÄŸru bilgiler ve doÄŸru telkinlerde bulunmaları gerektiÄŸini ifade eden Ömer Çelik, şöyle konuÅŸtu:
“Fransa açısından Türkiye karşıtlığı doÄŸru bir politika deÄŸil, beraber yapılacak iÅŸleri zedeleyen ve Fransa’yı giderek marjinal bir siyasete doÄŸru sıkıştıran bir yaklaşım. Zaten bununla ilgili Fransızca dergilerde ve gazetelerde çıkan, bize ulaÅŸan yorumlarda, analizlerde de yoÄŸun bir biçimde Macron’nun eleÅŸtirildiÄŸini görüyoruz. Fransa’yı dar bir siyasete mahkum ettiÄŸi, dış politikada ele aldığı her konuda iflas ettiÄŸi ÅŸeklinde.
Åžimdi benzer bir konu maalesef Yunanistan tarafından gündeme getiriliyor. Yunanistan sürekli olarak masa kurmaktan, diplomasiyi çalıştırmaktan bahsediyor. Biz de ‘Buyurun masayı kuralım, diplomasiyi çalıştıralım.’ Ama tam Avrupa BirliÄŸi Zirvesi öncesi Türkiye’ye karşı, DışiÅŸleri Bakanları baÅŸta olmak üzere son derece provokatif açıklamalar yapıyorlar. Yunanistan BaÅŸbakanı Miçotakis’in bir açıklaması üzerine Avrupa BirliÄŸi kurumlarının ciddi bir ÅŸekilde düşünmesi lazım.”
Yunanistan BaÅŸbakanı Miçotakis’in, “Türkiye ile olan ikili sorunumuzu, Avrupa BirliÄŸi sorunu haline getirdik” dediÄŸini aktaran Çelik, “Yani Yunanistan, Avrupa BirliÄŸi’ni peÅŸine takmış Türkiye ile dengeli iliÅŸkiler kurmak yerine maalesef dar vizyona dayanan sonuçsuz iliÅŸkiler kurma konusunda Avrupa BirliÄŸi’ni yanlış siyasetlere sürüklüyor. Bakın Avrupa BirliÄŸi Zirvesi öncesi 20 Ekim’den itibaren Yunanistan 11 Navtex, 12 NOTAM ilan etti, DoÄŸu Akdeniz’de 24 askeri faaliyet gerçekleÅŸtireceÄŸini söyledi. Yani bizim sivil bir gemimizin orada gaz araÅŸtırması yapması provokasyon olarak nitelendiriliyor, 11 Navtex, 12 NOTAM ilan ediyor Yunanistan, üstelik 24 askeri faaliyet gerçekleÅŸtireceÄŸini söylüyor. Bu Avrupa BirliÄŸi tarafından makul karşılanmamalıdır. Bu yanlış saldırganlık Yunanistan’ın Avrupa BirliÄŸi’ni peÅŸine takıp sürüklediÄŸi bu siyaset, yanlış bir siyaset.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin askeri konularda diyalog çaÄŸrılarına Yunanistan’dan olumlu yanıt alınamadığını belirten Çelik, Yunanistan’ın 9 Ekim’den beri çatışmanın önlenmesi amacıyla yapılması planlanan toplantıların hiçbirine katılmadığına iÅŸaret etti.
“Türkiye olmadan Avrupa’nın güvenliÄŸi olmaz”
Yunanistan’ın bu tutumuyla, “Türkiye, benim taleplerimle ilgili boÅŸ kağıda imza atsın. Ondan sonra ben buna diplomasi diyeyim, ben buna iyi niyetli yaklaşım diyeyim.” demek istediÄŸini söyleyen Çelik, ÅŸunları kaydetti:
“Böyle bir ÅŸey yok, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi gündemine sahip, bağımsızlığı olan, vakar sahibi bir devlettir. Müzakere masasına oturursa kazan-kazan temelinde Türk diplomatlarının kabiliyetlerini göstereceÄŸi siyasi irade Türkiye’de mevcuttur ama masaya oturmaktan kaçan ve sürekli ÅŸantaj siyaseti uygulayan Yunanistan tarafıdır. Dolayısıyla Yunanistan’a bir kere daha söylüyoruz; ‘KomÅŸuyuz, ve bu coÄŸrafyada beraber yaÅŸayacağız, bu coÄŸrafyadan çok uzak kimselerden medet umarak Türkiye’ye herhangi bir dayatmada bulunmanız hiçbir ÅŸekilde sonuç almaz.’ BaÅŸkalarından medet ummak yerine Türkiye ile saÄŸlıklı bir iliÅŸki geliÅŸtirdiÄŸiniz zaman çözülemeyecek problem yoktur. İşbirliÄŸi ve diyalog bu sorunun çözümünün temelidir. Avrupa BirliÄŸi açısından ise en vahim konu belki Avrupa BirliÄŸi tarihinde en vahim konu, Avrupa BirliÄŸi kuruldu kurulalı en yanlış siyaset, Türkiye’ye karşı yaptırım dilinin kullanılmasıdır.Â
Bakın mülteci meselesi geldiÄŸi zaman Avrupalı liderler bir ay içerisinde 4 kere Türkiye’ye geldiler. Türkiye olmadan Avrupa’nın güvenliÄŸi olmaz. Sadece NATO’yu bir kenara bırakıyorum, etrafımızdaki tehditleri Türkiye’nin nasıl bertaraf ettiÄŸini bir tarafa bırakıyorum, sadece mülteci meselesinde bile Türkiye bu kadar mülteciyi misafir ederek Avrupa demokrasilerini kurtarmıştır. Tabii ki Türkiye bunu Avrupa demokrasilerini kurtarmak için yapmıyor. Türkiye, vicdan temelinde ölümden kaçan mazlum insanları korumak için yapıyor ama Türkiye’nin yürüttüğü vicdan ve ahlak temelli bu siyasetin yan etkilerine baktığınızda 300-500 mülteci bile Avrupa’ya gittiÄŸinde Avrupa aşırı saÄŸcıları, faÅŸistleri, ırkçıları bunu öyle bir istismar ettiler ki Avrupa’nın merkez saÄŸ ve merkez sonu bunun karşısında direnemedi, hepsi zayıfladı.Â
Mülteci meselesi çıktıktan sonradır ki faÅŸist partiler Avrupa’da pek çok ülkede ikinci parti haline geldiler. Hatta ilk defa İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Nazi baÄŸlantılı kiÅŸilerin olduÄŸu bir parti Alman parlamentosuna girmiÅŸtir. Hollanda’da Wilders’ın, Fransa’da Le Pen’in yükseliÅŸi Avrupa demokrasisi için büyük bir tehlikedir. Sadece 300-500 mülteci neticesinde bu faÅŸistler, ırkçılar bunu istismar ederek ortaya koydular. Tabii ki Avrupa merkez siyasetçileri de çok zayıf bir tavır ortaya koyarak buna direnemediler.”
“Türkiye’ye yaptırım dili kullanmak tamamen bir akıl tutulmasıdır”
Türkiye’nin, bu insani ve vicdani politika çerçevesinde ölümden kaçan mazlumlara kucak açmamış olsaydı, aynı Kavimler Göçü gibi Avrupa’nın jeopolitik haritasının alt üst olması gibi bir tablo ile karşı karşıya kalınacağına dikkati çeken Çelik, ÅŸunları söyledi:
“Avrupa reel politiÄŸi alt üst olacaktı. Avrupa demokrasileri tamamen çökecekti. Hatta ÅŸunu söyleyebilirim, bugünkü liderlerin çoÄŸu iktidarda olamayacaklardı. Çünkü siyaset tamamen ÅŸekil deÄŸiÅŸtirmiÅŸ olacaktı. Aşırı saÄŸcıların, ırkçıların Avrupa’da baÅŸbakan, cumhurbaÅŸkanı olduÄŸu bir tablo ortaya çıkacaktı. Dolayısıyla Avrupa demokrasisi, Türkiye’ye borçludur. Sadece güvenlik açısından deÄŸil, siyasi paradigma açısından da borçludur. Buna karşılık kalkıp da Türkiye’ye yaptırım dili kullanmak tamamen bir akıl tutulmasıdır.”
“Avrupa BirliÄŸi, kuruldu kurulalı ilk defa bir krizi yönetemez halde”
Çelik, Avrupa’nın gerçek bir Avrupa BirliÄŸi olmaktan geriye gittiÄŸini, siyasi deÄŸerlerini kaybettiÄŸini belirtti.
İlk defa Avrupa BirliÄŸi’nin, kuruldu kurulalı bir krizi yönetemez ve fırsata çeviremez halde olduÄŸunu dile getiren Çelik, köprüler kuran bir Avrupa’nın yeniden dirilmesinin, duvarlar kuran Avrupa’ya karşı hep beraber mücadele etmekle mümkün olacağını söyledi.Â
Bugün duvar örmekle uÄŸraÅŸan Avrupalıların, ırkçıların, Avrupa BirliÄŸi’ni yok etmek istediÄŸini aktaran Çelik, şöyle konuÅŸtu:Â
“Halbuki köprüler kuran, diyalog geliÅŸtiren, iÅŸ birliÄŸi geliÅŸtiren bir Avrupa, dünyanın geleceÄŸi için, herkes için bir referans kaynağıydı, demokrasiler için bir umut kaynağıydı. Biz o Avrupa’nın, o Avrupa BirliÄŸi’nin parçası olma konusundaki irademizi koruyoruz. Demokratik deÄŸerlere sahip, iÅŸ birliÄŸi, diyalog mekanizmalarını artıran, kazan-kazan ilkesi çerçevesinde siyasi deÄŸerleri ve demokratik deÄŸerleri pekiÅŸtiren bir Avrupa BirliÄŸi, Türkiye’nin de içinde yer almak istediÄŸi bir birliktir. Dolayısıyla bunun yolu, o birliÄŸin hayatiyetini sürdürmesi, geniÅŸleme politikasını sürdürmesi ile mümkündür. Bu geniÅŸleme politikası sadece mekanik olarak belli ülkeleri içermekle ilgili politika deÄŸil, siyasi deÄŸerler konusunda daha çok iÅŸ birliÄŸi ve demokrasi oluÅŸturarak, daha çok müzakere alanı oluÅŸturarak, bütün bunların, daha geniÅŸleyen bir Avrupa vizyonunun ortaya çıkması gerekiyor.”
“Avrupa BirliÄŸi saÄŸduyulu davranmalıdır”
Çelik, Avrupa Birliği açısından da köprüler kuran bir Avrupa yerine, duvarlar ören bir Avrupa şeklinde ikiye bölünmenin söz konusu olduğuna işaret etti.
Köprüler kuran Avrupa’nın kıymetli ve deÄŸerli olduÄŸunu söylediklerini dile getiren Çelik, şöyle devam etti:Â
“Burada Türkiye ile Avrupa arasındaki köprünün bu yanlış ajandalara mahkum olarak zedelenmemesi lazım. Onun için de Avrupa BirliÄŸi’nin yapması gereken ilk iÅŸ, Türkiye’ye karşı bu yaptırım dilini kullanmaktan vazgeçmesidir. Türkiye’ye karşı yaptırım uyguladığınızda, Türkiye bu diyalogların dışında kaldığında, bu diyalog masalarını önemsemediÄŸinde, güvenlik meselesini nasıl yöneteceksiniz? DoÄŸu Akdeniz’deki meseleleri nasıl yöneteceksiniz? Mülteci meselesini nasıl yöneteceksiniz? Yani Avrupa BirliÄŸi açısından ilk 5 mesele olarak hangi meseleleri sayarsanız, Türkiye olmadan Avrupa BirliÄŸi’nin bunu yönetmesi mümkün deÄŸil. Bütün bunları nasıl gerçekleÅŸtireceksiniz?”
Çelik, Avrupa’nın saÄŸduyulu siyasetçilerinin sesini dinlemesinin zamanının geldiÄŸini belirterek, “Avrupa BirliÄŸi saÄŸduyulu davranmalıdır. SaÄŸduyulu davranırken de Türkiye ile diplomatik mekanizmaları çalıştırmalıdır. Yapmaması gereken tek ÅŸey vardır, o da yaptırım dili kullanmak. Avrupa BirliÄŸi’nin kurumlarından yaptırım dilinin çıkması demek, Avrupa BirliÄŸi’nin faÅŸistler, ırkçılar, neonaziler karşında yenilenmesi demektir.” dedi.
“Son derece ÅŸaÅŸkınlıkla, ibretle izliyoruz”
Ömer Çelik, CHP Genel BaÅŸkanı Kemal KılıçdaroÄŸlu tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin CumhurbaÅŸkanlığı makamına karşı sistematik olarak ortaya konulan tavrın doÄŸru bir tavır olmadığını belirterek, şöyle devam etti:Â
“En son bu Türk gemisinin İrina Harekatı çerçevesinde, belli bir komuta merkezi tarafından Almanların yönlendirilmesi ile aranması karşısında Sayın KılıçdaroÄŸlu, bunu doÄŸru bulduÄŸunu söyleyen bir açıklama yaptı. DoÄŸrusunu söylemek gerekirse bunu inanılmaz yadırgatıcı buluyorum. Yani ‘Türkiye’nin oraya zamanında bilgi vermediÄŸi, CumhurbaÅŸkanına ulaşılamadığı’ gibisinden bir yaklaşımla karşı tarafın tezlerinin, iç siyasette Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerinin tezi haline gelmesini biz son derece ÅŸaÅŸkınlıkla, ibretle izliyoruz. Üstelik bilgi verdik, bunu da söyledik. Bu çerçevede bir bilgi verme zorunluluÄŸu olmamasına raÄŸmen karşı tarafa bildirilmiÅŸtir, ‘bunu yapamazsınız’ diye.”
Çelik, KılıçdaroÄŸlu’nun “Sayın CumhurbaÅŸkanına saatlerce ulaşılamadı.” dediÄŸini de aktararak, “CumhurbaÅŸkanımızda arkadaÅŸlarımızın hepsinin cep telefonu vardır, aradığınızda 1 dakika içinde ulaşırsınız, acil bir konu olduÄŸunda. Bu kadar kolay bir ÅŸekilde çeÅŸitli konularda görüşünü almak, talimatını almak kolaydır. Öyle bir konuda Türkiye haklıyken, halen dün de bütçe görüşmesinde KılıçdaroÄŸlu’nun, İrina Harekatı çerçevesinde Yunanlıların, Almanların tezini Türkiye’nin tezine karşı doÄŸru bir tez gibi savunması son derece yadırgatıcı.” diye konuÅŸtu.Â
Bunun Türk siyasi tarihinde baÅŸka bir örneÄŸi olduÄŸunu zannetmediÄŸini dile getiren Çelik, “Muhalefet ile iktidar birbirine çok sert girer, muhalefet ile iktidar arasında büyük sertleÅŸmeler olur, politik ayrılıkları olur ama net bir durum varken bizim gemimize gayri kanuni, gayri hukuki bir ÅŸekilde çıkılmışken, tutup da karşı tarafın hikayesini, hikayenin gerçeÄŸi gibi anlatmak, maalesef KılıçdaroÄŸlu tarafından ısrarla sürdürülen bir politika.” deÄŸerlendirmesini yaptı.Â
Çelik, sonuç olarak Türk devletinin kurumlarının, DışiÅŸleri Bakanlığının, açıklama üstüne açıklama yapıp “bu anlattığınız, tezi dayandırdığınız hukuki bilgi yanlıştır, bunu neye göre söylüyorsunuz” diyerek, teknik ve hukuki bilgi verdiÄŸini anlattı.Â
Yunanistan gazetesinde yer alan bir haberi gösteren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:Â
“Yunanlılar manÅŸet atıyorlar. Bir tek Yunanlılar, Türkiye’nin muhalefet liderinin doÄŸru söylediÄŸini söylüyorlar. BaÅŸkası tarafından takdir görmüyor, bir tek orası tarafından takdir görüyor. Biz söylediÄŸimiz zaman ‘Sayın KılıçdaroÄŸlu sadece Türkiye’ye karşı yabancı devletlerin tezini savunuyor’ diye. Bakın bu gemi hadisesinde, komuta merkezinde Yunanlılar da olduÄŸu için, kendilerinin Türk muhalefet lideri tarafından farklı bulunduÄŸuna dair sürekli bir anahtar veriyor. Gelinen nokta budur. Cumhuriyet Halk Partisine gönül veren vatandaÅŸlarımızın, destek veren deÄŸerli vatandaÅŸlarımızın siyasi ideallerini, siyasi düşüncelerini, Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin bu hale düşürmesi çok büyük bir haksızlıktır. Kendi devletine karşı eleÅŸtirel olan, yabancı devletlerin tezini sürekli olarak kendi devletinin tezi karşısında, gerçek bir tez gibi savunan bir muhalefet anlayışı ile karşı karşıyayız.”
“Sadece Yunanlılar tarafından takdir edilen açıklamalar yapıyorlar”
Dış politikada tabii ki eleÅŸtiri getirilebileceÄŸini, farklı düşüncelerin ortaya konabileceÄŸini belirten Çelik, “Demokratik diyalektiÄŸin gereÄŸidir bu. Bundan da çok büyük bir memnuniyet duyarız ama bunun yerine standart bir ÅŸey var, Türkiye devletinin karşısında hangi devlet varsa, belli bir politikada o devletin tezi Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerinin tezi oluyor.” dedi.
Çelik, teknik bilgilerin verilmesine raÄŸmen, uluslararası hukuk ve siyaset açısından bu açıklamaların yapılmasına raÄŸmen, KılıçdaroÄŸlu’nun buna devam etmesinin son derece yanlış olduÄŸuna dikkati çekti.
CHP’li yöneticilerin daha önceki açıklamalarını hatırlatan Çelik, ÅŸunları kaydetti:Â
“En son bakın Azerbaycan toprağının, BirleÅŸmiÅŸ Milletler tarafından da Azerbaycan toprağı kabul edilmiÅŸ yukarı KarabaÄŸ’ın kurtarılması hadisesinde, dış iliÅŸkilerden sorumlu CHP yöneticisi, çıktı ne dedi? Fransızların söylediÄŸini söyledi; ‘Türkiye, Azerbaycan’da Suriyeli cihatçıları savaÅŸtırıyor’ diye. Bunu, Hafter’i destekleyen Fransa söylüyor. Bunu dünyanın çeÅŸitli yerlerindeki karanlık güçlerin arkasında olan odaklar söylüyor. Türkiye’deki bir siyasi partinin yöneticisine yakışıyor mu, kendi devletini baÅŸka devletlerin teziyle suçlamak? Böylesine bir beÅŸinci kol faaliyeti olabilir mi? Demokratik siyaset açısından böylesine bir yanlış olabilir mi? DoÄŸu Akdeniz’de yine aynı ÅŸeyle karşı karşıya kalıyoruz. GeldiÄŸimiz nokta ortadadır. Sadece Yunanlılar tarafından takdir edilen açıklamalar yapıyorlar.”
“Bu kurumsal suskunluktan bir an evvel vazgeçmeniz gerekiyor”
“Kendi içlerindeki bir tartışmayı gündeme getiriyorum. Biz şöyle olmuÅŸ, böyle olmuÅŸ diyecek konumda deÄŸiliz. Kendi içlerinde taciz, tecavüz ve hırsızlıkla ilgili bir gündem var.” ifadesini kullanan Çelik, ÅŸunları kaydetti:
“Suskunluk karşısında en fazla diyebildikleri nedir? Biz maÄŸdur kiÅŸilerin travmasını artırmak istemiyoruz. Travmasını artırmamak onların isimlerini zikretmemek, fotoÄŸraflarını veya adreslerini paylaÅŸmamaktır. Ama ortada taciz, tecavüz, hırsızlık ilgili sıkıntı varsa, iddialar varsa bu parti içindeki birtakım grupların tartışmasına dönmüşse bunun karşısındaki kurumsal suskunluÄŸun adı, ahlaksızlığa göz yummaktır. En yüksek sesle kadınların onurunu savunan, bu saldırıyı gerçekleÅŸtirenleri dışlayan bir dil kullanılması gerekir. Kadın haysiyeti karşısında susanın ondan sonra siyasette söyleyecek sözünün olmaması gerekir.”
CHP’li yetkililerin çıkıp bu iddialara karşılık “var” ya da “yok” ÅŸeklinde bir cevap vermesi gerektiÄŸini vurgulayan Çelik, “Bu suskunluk makul müdür? Dün bir sürü konuda iddiada bulunuyorlar. En temel kavramları istismar eden bir çatı kurmaya çalışıyorlar. Temeli bozuk bir yapının üzerindeki çatının makul olması düşünülemez. Bu tecavüz, taciz skandalı ile ilgili neden susuyorsunuz? Bunu biz gündeme getirmiyoruz. Sizin arkadaÅŸlarınız gündeme getiriyor.” diye konuÅŸtu.
Çelik, bu iddiaların gerçek olması durumunda “gereÄŸinin yapılması” ve “ilgili kiÅŸilerin tasfiye edilmesi” gerektiÄŸini söyledi.
CHP Genel BaÅŸkanı Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun “Hükümet sözcülerini dinliyorum. Alice Harikalar Diyarı’nda gibi konuÅŸuyorlar” ifadesine de tepki gösteren Çelik, “Biz bütün gerçekleri paylaşıyoruz. Herhangi bir rüya da görmüyoruz. Harikalar Diyarı’nda da deÄŸiliz. ‘Alice harikalar diyarında’ lafına verilecek en iyi cevap, partinizin içinden geçmekte olduÄŸu bu alaca karanlık kuÅŸağı karşısındaki suskunluÄŸunuzdur. Bu bir kabusa dönmüş. Bu kurumsal suskunluktan bir an önce vazgeçmeniz gerekiyor.” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
CHP’li yetkililerin “Türkiye Bosna Hersek’ten sıfır gümrükle mercimek ithalatına izin verdi” iddiasında bulunduÄŸuna dikkati çeken Çelik, Türkiye ile Bosna Hersek arasındaki 5 Mayıs 2003 tarihli serbest ticaret anlaÅŸması olduÄŸunu, bu anlaÅŸmanın 1 Temmuz günü yürürlüğe girdiÄŸini kaydetti.
Reform çalışmalarıÂ
Çelik, açıklamasında reform gündemi ile ilgili çalışma da sürdürdüklerini kaydetti. Birtakım istiÅŸarelerin yapılmaya baÅŸlandığını, iÅŸ dünyası örgütleri ve çeÅŸitli sivil toplum örgütleri ile bir araya gelindiÄŸini vurgulayarak, “Adalet Bakanımız, TBMM Adalet Komisyonu ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri ile bir araya gelecek. STK’lerin da görüşleri alınacak. Biz partide de çalışma yürütüyoruz. Daha önce biliyorsunuz temel motto ‘güven veren, eriÅŸilebilir adalet’ ÅŸeklindeydi. Yargı reformu strateji belgesi hazırlanmıştı. Temel bakış açısı; bu ülkede ikinci sınıf vatandaÅŸ yoktur. 82 milyon vatandaşımız eÅŸit ve birinci sınıf vatandaÅŸtır. Bu ülkede herkes ev sahibidir, kiracı deÄŸildir. Birileri birinci sınıf vatandaÅŸ, diÄŸerleri kiracı gibi bir yaklaşım yoktur.”Â
Reform takvimine iliÅŸkin bilgi veren Çelik, “Bu çalışmalar güçlü bir ÅŸekilde yapılacak, CumhurbaÅŸkanımıza sunulacak ve kendileri tarafından kamuoyuna açıklanacak.” ifadesini kullandı.
Çelik, açıklamasında ayrıca Mardin’de “Åžeyhmus Amca” olarak tanınan ve kendi imkanları ile 15 bin fidan diken Åžeyhmus ErginoÄŸlu’na da selam ve saygılarını iletti.
Gazetecilerin gündeme iliÅŸkin sorularını da cevaplandıran Çelik, AK Parti’nin kongre takvimine iliÅŸkin bir soru üzerine, Bilim Kurulunun “Artık bu tür toplantılar kontrollü ÅŸekilde yapılabilir.” deÄŸerlendirmesi sonrasında tekrar kongrelerin baÅŸlatılabileceÄŸini söyledi.Â
“Aday olacaksa bu ‘tutarlılık’ anlamına gelir”
CHP Genel BaÅŸkanı KılıçdaroÄŸlu’nun cumhurbaÅŸkanlığı konusunda “Aday olmayacağımı nereden biliyorsunuz?” sözlerinin hatırlatılması üzerine de Çelik, ÅŸu deÄŸerlendirmede bulundu:
“BahsettiÄŸiniz konuda sayın CumhurbaÅŸkarımızın bir deÄŸerlendirmesi olmadı. Burada şöyle bir konu var. Bu, CHP içinde de tartışılıyor. CHP’de cumhurbaÅŸkanlığı, adaylık meseleleri biraz ithalat ihracat meselesine dönmüş. Her seferinde ‘Nereden aday buluruz?’ gibi bir yaklaşım, tartışma devam ediyor. KılıçdaroÄŸlu dün çok iddialı ÅŸeyler söyledi. Kendisi Cumhur İttifakı karşısındaki ittifakın en büyük partisinin genel baÅŸkanı. SöylediÄŸi ÅŸey aday olacaksa ‘tutarlılık’ anlamına gelir. Ama yine ithal aday içerisine girecekse biliyorsunuz bununla ilgili CHP’nin içerisinde de ciddi eleÅŸtiriler var. Bu da sayın KılıçdaroÄŸlu’nun iddiasızlığının altının çizilmesi anlamına gelir. Sayın CumhurbaÅŸkanımız açısından karşısında kimin aday olacağının bir önemi yok. Sayın CumhurbaÅŸkanımız milletle kurduÄŸu baÄŸ, Cumhur İttifakı’nın gücünün pekiÅŸmesi, seçimlere güçlü ÅŸekilde hazırlanmasıyla ilgileniyor. ÇeliÅŸki öbür taraftadır. Bu siyasi parti açısından çok tutarlı bir ÅŸey olmuyor. Tutarlı mı davranacak, tutarsız mı davranacak hep beraber göreceÄŸiz.”
“Bu, siyasi sorumsuzluk tarihine yeni bir çentik atmaktır”
CHP Genel BaÅŸkanı Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun ardından Saadet Partisi Genel BaÅŸkanı Temel KaramollaoÄŸlu’nun da dinlendiÄŸine yönelik iddiaları olduÄŸunun hatırlatılması ve bununla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Çelik, siyasi sorumluluÄŸun sadece iktidar partisine ait olmadığını, bunun tüm siyasi partilerin paylaÅŸması gerektiÄŸini söyledi.Â
Çelik, KılıçdaroÄŸlu’nun İçiÅŸleri Bakanlığı ile ilgili bir takıntısı olduÄŸunu gördüğünü ve sürekli olarak İçiÅŸleri Bakanlığına iftiralarda bulunduÄŸunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:Â
“Bu sefer de dinlenmekten söz ediyor. Her seferinde bu iddialar bakanımız ve yetkililer tarafından çürütüldü ama Sayın KılıçdaroÄŸlu herhangi bir ÅŸekilde yaptığının yanlış olduÄŸunu ifade eden bir yaklaşım içerisine girmek, en azından bir özür beyan etmek yerine bu sefer baÅŸka bir iddiayı gündeme getirdi. Onlar da çürütüldü. Åžimdi böylesine bir iddia koyduktan sonra bu İçiÅŸleri Bakanımız tarafından güçlü bir ÅŸekilde çürütüldü.Â
Burada Sayın KılıçdaroÄŸlu’nun elinde bir bilgi, belge, delil varsa, yani bu kadar önemli bir iddiayı bu kadar delilsiz bir ÅŸekilde konuÅŸuyorsa bu, siyasi sorumsuzluk tarihine yeni bir çentik atmaktır. O zaman götürsün savcılara versin, ortaya çıksın, bunları açıklasın. Böyle bir dünya yok. Burada İçiÅŸleri Bakanımızın verdiÄŸi cevaptan sonra söyleyecek hiçbir ÅŸeyleri olmadığı halde ‘Hayır, biz bu iddiaya devam ediyoruz’ diyorlar. Burada siz bütün İçiÅŸleri teÅŸkilatına, güvenlik teÅŸkilatına, kendi devletinizin en kıymetli kurumlarından bir tanesine iftira atıyorsunuz.”
Dinlemenin kanunların verdiÄŸi yetkiyle, suçla mücadele için yapıldığına iÅŸaret eden Çelik, bunun hakim kararıyla gerçekleÅŸtiÄŸini, birden çok denetim mekanizması tarafından denetlendiÄŸini anlattı.Â
Çelik, İçişleri Bakanlığının terörle mücadele ettiğine, güvenliği sağladığına, Kovid-19 salgını sürecinde çok daha büyük yükler yüklendiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Onların bu ÅŸekilde bir iftiraya maruz bırakılması siyasi sorumsuzluÄŸun ötesinde siyasi ahlak konusunda büyük bir zaafı gösteriyor. Bu açıklamaları yaparken çok dikkatli olmalılar. Yani Sayın KılıçdaroÄŸlu neye göre söylüyor. ‘Aklıma geldi söyledim’, ‘Öyle hissettim, söyledim.’ Siyaset hayatında, devlet hayatında böyle bir ÅŸey yok.”Â
Tank palet fabrikası ile ilgili iddialar
Bir gazetecinin CHP Genel BaÅŸkanı Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun dün yaptığı konuÅŸmada Tank palet fabrikasıyla ilgili deÄŸerlendirmelerde bulunduÄŸunu hatırlatması ve AK Partinin bu iddialara iliÅŸkin cevabını sorması üzerine Çelik, buna defalarca cevap verdiklerini ancak açık ve net ÅŸekilde “yalan ve yıkım” siyasetinin sistematik ÅŸekilde devam ettiÄŸini söyledi.
Çelik, her ülkenin yatırım çekmek ve kendi teknolojisini daha da güçlendirmek istediğini belirterek, şöyle konuştu:
“Tank palet fabrikasıyla ilgili ‘satıldı’ diyor. Buradan açık ve net ÅŸekilde söylüyoruz. Bu net bir yalandır. Tank palet fabrikasının, yani esasında Birinci Ana Bakım Fabrika’mızın satıldığı iddiası açık ve net bir ÅŸekilde yalandır. 14 Mayıs 2019 tarihli CumhurbaÅŸkanlığı kararıyla, mülkiyeti Bakanlığımızda olmak üzere fabrikanın sadece iÅŸletme hakkı devredilmiÅŸtir.
Aziz milletimiz, bütün vatandaÅŸlarımız, net bir ÅŸekilde söylüyorum; Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki iddiası bir yalan siyasetidir. Fabrika satılmamıştır, sadece fabrikanın iÅŸletme hakkı devredilmiÅŸtir ve bütün denetim Milli Savunma Bakanlığındadır. Fabrikanın arazisi, taşınmazları, fabrikaya ait tüm varlıklar devlet mülkiyetindedir. O konudaki iddiaları da tamamen yalan. Fabrikadaki tüm faaliyetler doÄŸrudan Milli Savunma Bakanlığı tarafından denetlenecektir ve bütün faaliyetlerin icrası da Bakanlığın kontrolünde gerçekleÅŸtirilecektir.”
Çelik, kamu-özel iş birliğinin fabrikanın imkan ve kabiliyetlerini geliştirmek, fabrikada üretimi yapılan hususlarda yeni kabiliyetler oluşturulması için yapıldığını söyledi.
Türkiye’de pek çok yerde baÅŸka ülkelerle gerçekleÅŸtirilen yatırımlar olduÄŸunu ve baÅŸka ülkelerle oluÅŸturulan iÅŸ birlikleri olduÄŸunu aktaran Çelik, “Bu da onlardan bir tanesi. Ne milli güvenliÄŸimizi tehlikeye atan, ne milli güvenlik sırlarımızı baÅŸkasıyla paylaÅŸan bir durum var. Mevcut fabrikanın bütün kontrolü, denetimi, mülkiyeti Bakanlığın uhdesinde. Bunun dışında bir ÅŸey deÄŸil. Sistematik olarak yalan söyleyen bir yaklaşım içerisindeler. Esas cevap vermesi gereken ‘Türk ordusu satılmış’ diyen milletvekiline niye sahip çıkıyorsun. Bir kere daha kınıyoruz buradan. Esas bakması gereken ÅŸey bu iken yeniden maalesef aynı yalanları söylemeye devam ediyorlar.” diye konuÅŸtu.
Aşı çalışmaları
Öte yandan aşı ile ilgili bazı spekülasyonlar olduğunu aktaran Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bilim Kurulu, SaÄŸlık Bakanlığımız, Türk bilim adamları, buradaki bu iddiaların karşısında bunları denetlemeyecek, bunların ne olduÄŸunu bilemeyecek kadar yetersiz deÄŸildir. Türkiye’nin bu konudaki kapasitesi yüksektir, Türk bilim adamlarının kapasitesi yüksektir. EÄŸer vatandaşımıza, bir aşı öneriliyorsa bu, Kovid-19 salgınıyla mücadele içerisinde vatandaşımızın saÄŸlığının korunması içindir. Bir sürü spekülatif haber görüyorum. Lütfen SaÄŸlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu tarafından yapılan açıklamalara riayet edelim. Bilgiler onların ellerinde, SaÄŸlık Bakanlığımız bunları düzenli bir ÅŸekilde paylaşıyor. Bütün vatandaÅŸlarımıza saÄŸlık, sıhhat ve afiyet diliyoruz ama en önemlisi maske, mesafe ve temizlik konusuna tam riayet edilmesini istirham ediyoruz.”