Sabancı Holding Üst Yöneticisi (CEO) Mehmet Göçmen, Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin (Türkiye İMSAD) İstanbul Sanayi Odası’nda (İSO) düzenlenen Gündem Buluşmaları toplantısında açıklamalarda bulundu.
Ülkeye yabancı yatırımcı çekebilmenin koşullarının yeniden sağlanması için reform ajandasına dönülmesi gerektiğini dile getiren Göçmen, şunları kaydetti:
“2002-2008 ARASINA DÖNMEMİZ LAZIM”
Ben 35 yıldır iş hayatının içindeyim. Çalışma hayatımın en keyif aldığım yılları 2002-2008 yıllarıydı. Dünyanın neresine gidersek gidelim el üstünde tutulan bir Türk yatırımcısı imajı vardı. Çok seyahat yaptık ve gururla yaptık. Resmen Türkiye’ye yatırım yapmak için insanlar sıradaydı. Tekrar o günlere dönüyor olmamız lazım.
“OLMAYAN PARAYI HANGİ CEBE KOYARSANIZ KOYUN AYNIDIR”
Çünkü bu iş yabancı fonlar olmadığı takdirde Emlak Bankası’nı da kursanız, enerjiyle ilgili başka fonlar da oluştursanız cebinize bir para girmeyecek. Olmayan parayı hangi cebe koyarsanız koyun aynıdır. Bir de risk var; bir cepten öbürüne aktarırken düşürme riskimiz var. Dolayısıyla paranın miktarını artırmaya odaklanmanın doğru olacağına inanıyorum. Türkiye’yi tekrar nasıl büyütürüze odaklanmanın orta ve uzun vadede daha fazla fayda sağlayacağını düşünüyorum.
“EKONOMİK SORUN YAŞAYAN ŞİRKETLER BİRLEŞMELİ”
Göçmen, Türkiye ekonomisinin makro-ekonomik gerekçeler ve enerjide dışa bağımlılık, düşük katma değer üretimi gibi yapısal sıkıntılar nedeniyle zorlu dönemler yaşadığını hatırlattı. İşletmelerin bu zorlu dönemden sağ salim çıkabilmesi için birleşmesi gerektiğini söyledi:
Bütün sektörlerde ve özellikle inşaat malzemeleri sektöründe bence yapılması gereken şey konsolidasyon. Birleşerek daha büyük güçler yaratıp bunları fonlamaya çalışmak daha doğru hareket olur kısa vadede. Orta ve uzun vadede dünyanın bu yeni kutuplaşmasını okumak lazım. Dünyadaki ticari kutuplaşmanın Türkiye’ye sağlayacağı çok fazla avantaj vardır. Nasıl Sabancı Holding rahmetli Sakıp Bey zamanında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesiyle bir sürü Japon şirketini Türkiye’ye çekip ortak yatırım yapıp onların Avrupa’ya girmesini kolaylaştırdıysa, buna benzer proaktif planlamalar yapabiliriz. Ben ona ‘know-how know-who ortaklığı’ diyorum. Biz ortaya ‘know-who’yu koyduk, kimi tanıdığımızı koyduk. Onlar da işi biliyorlardı. Bu ikisini bir araya getirdik bir sürü başarılı ortaklıklar yaptık. Bunların bir kısmı hala devam ediyor.