Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, geçtiğimiz günlerde yazdığı bir köşe yazısında AK Parti Yüksek Seçim Kurulu Temsilcisi Recep Özel için, “Bu vekilin herkeste olmayan çok önemli bir özelliği daha var, halis muhlis FETÖ’cü olması” demişti. Ocak’tan bu iddiasını sosyal medyadaki, “Öcalan’ın takkesini hediye ettiği isim” paylaşımlarına dayandırmıştı.
“VEKİLİMİZ GERÇEKTEN OLAĞANÜSTÜ”
Düşünün ki bir AK Partili vekil çıkıyor, sanatçılar dahil geniş kesimlerin YSK kararını protesto için başlattıkları ‘Her şey çok güzel olacak’ kampanyasını eleştirmek için ‘Adaletinizin terazisini sileyim paslanmasın’ gibi seviyesiz ve utanç verici ifadeler kullanabiliyor. Peki kim bu vekil? AK Parti’nin aynı zamanda YSK’da görevli olan temsilcisi… Bu vekilin herkeste olmayan çok önemli bir özelliği daha var, halis muhlis FETÖ’cü olması. Anlayacağınız soyadı kadar ‘özel’ bir vekil. FETÖ lideri Fetullah Gülen’in özel olarak ‘namaz takkesi hediye ettiği’ ve de himmet dairesinin içinde yer alan şanslı(!) bir vekil. Vekilimiz gerçekten olağanüstü bir şansa sahip, zira Bank Asya’nın önünden geçenlerin bile yargılandığı bir Türkiye’de, o hala AK Parti’nin en cengaver FETÖ’cü temsilcisi olmaya devam ediyor
Ocak’tan Özel’le ilgili bir yazı daha kaleme alarak FETÖ’cü tanımlamasının maksadını aşan bir ifade olduğunu belirtti ve özür diledi. Yazısına Özel’den gelen bir açıklamayı da ekledi. Özel açıklamasında Pensilvanya’ya 2012’de Adalet Bakanlığı’nın görevlendirmesiyle gittiğini kaydetti.
Siyasetin dilindeki sükunet birlikteliği zenginleştirir https://t.co/ikQNpFFkGS
— Karar Yazarlar (@KararYazarlar) 14 Mayıs 2019
“DAVA ERLERİYİZ”
Karar gazetesinden Mehmet Ocaktan’ın 13 Mayıs 2019 tarihli “Dindarlar hiç böyle bir hayal kurmamıştı” başlıklı yazısına istinaden: Evet dindarlar böyle bir hayal kurmamıştı. İslami hassasiyeti yüksek insanların kendilerine iktidar verildiğinde, kerameti kendilerinden bilmelerini, koltukları altlarından alındıkları gün teselliyi CHP’nin, Fetönün kollarında arayacak kadar zelil bir duruma düşeceklerini hiç hayal etmemiştik. Zira bizler, Halid Bin Velid gibi muzaffer bir komutanın, görevi elinden alındığında “Ömer sağ oldukça fitne olmaz” diyerek, Ebu Ubeyde komutasında bir er olarak savaşmaya devam ettiğini bilen ve bu şuurla hareket eden dava erleriyiz.
Evet, şimdi olduğu gibi senelerce millet iradesine, sandığın üstünlüğüne inanan bir duruş sergiledik. Halen de aynı duruşu sergiliyoruz. Şu anda da millet iradesinin Fetö artıklarınca çalınmasına karşı hukuk mücadelesi veriyoruz. Millet iradesine karşı haklar ve özgürlükler konusunda tarihimizin negatif sembolü olarak anılan 1940’lı yıllarda millete zulmeden CHP zihniyetinin tekrar hortlamaması için ne gerekiyorsa onu yapıyoruz.
“HIRSIZLARIN YANINDA SAF TUTTUNUZ”
Yıllarca türlü mağduriyetlerin muhatabı olmuş, zulüm görmüş, ikna odalarında başörtüleri çekiştirilmiş kızlarımızın, başının dik durmasının mücadelesini veriyoruz. Milletin hakkının, millete teslim edilmesinin mücadelesini veriyoruz. Çalınan millet iradesinin, milletin hakemliğinde, şaibesiz olarak sandığa yansımasının mücadelesini veriyoruz. Ortada bir ayıp varsa, o da sizlerin çalınan millet iradesine karşılık, hırsızların yanında saf tutmanızdır.
Bu haklı mücadelemizde türlü hezeyanlarla karşımızda duranların ne AK Partili olduğuna ve ne de AK Parti savunucusu olduğuna inanmıyorum. Yine iki yıl kadar önce sosyal medya hesabım üzerinden bir açıklama yapmıştım. Orada da vurguladığım gibi;
2012’DE BAKANLIĞIN GÖREVLENDİRMESİYLE GİTMİŞ
Ömrümün geçen kısmında ve siyasi hayatım boyunca nerede durduğum, duruşum ve çizgim ortadadır, hep kamuoyu önündedir. Üniversite yıllarında başlayan dava mücadelemiz avukatlık mesleğine başladığım ilk aylarda Refah Partisi ile devam etti. Refah Partisi ile başlayan siyasi hayatım, her zaman onuruna ve şerefine nail olduğum AK Partimizin kurucu il başkanlığı görevinin ardından dört dönem milletvekilliği ve şu anda da Parti Genel Merkezinin Yüksek Seçim Kurulu temsilciliği ile devam etmektedir. 2012 yılında Adalet Bakanlığı’nın resmi bir programı için gittiğimiz Amerika’da o günün şartlarında o şerefsiz mahluka, terörist başına gerçekleşen ziyareti bu günlerde gündeme getirmek haysiyet cellatlığından başka bir şey değildir.
Bu kadar açıklamanın yeterli olduğunu düşünüyor, siyasi hayatım boyunca söylediğim bir söylemi burada paylaşarak sözlerime son vermek istiyorum. ”Bizim Davamızın Adı Berrak, Sonu Toprak, Dönen Alçak Olsun.